Sana bu satırları,
Bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum.
Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında, saatlerdir boşalan
Kadehlere şarkılarımızı dolduruyor,
Tabaklardaki her zeytin tanesine
Simsiyah bakışlarını koyuyorum.
Ve kaldırıp kadehimi
Bu rezilce yaşamanın şerefine içiyorum.
Burası AGORA MEYHANESİ,
Burada yaşar aşıkların en divanesi
Ve en şahanesi...
Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
Sekiz köşeli meyhane seni bilir.
Burada saçların her teline bir galon içilir,
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir.
Burası AGORA MEYHANESİ,
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası
Şimdi, içimde sokak fenerlerinin yanlızlığı,
Boşalan kadehimde kahreden bir hafiflik
Bu akşam,
Umutlarımı meze yapıp içiyorsam
Elimde değil,
Buda bir nevi namuslu serserilik.
Dışarıda hafif bir yağmur var
Bu gece benim gecem.
Kadehlerde alaim-i semaların raksettiği,
Gönlümde arzuların hora teptiği gece bu...
Ve sana olan susuzluğumu,
Camlara vuran her damlada aramaktayım.
Birazdan plaklarda şarkılar susar,
Kadehler boşalır, umutlar biter, mezeler tükenir.
Birazdan bir mavi ay doğar tepelerden
Bu sarhoş şehrin üstüne.
Birazdan bu yağmurda diner.
Sen bakma benim böyle delice efkarlandığıma,
Mendilimdeki kızıl lekeye de boşver,
Yarın gelir çamaşırcı kadın
Herşeyden habersiz onuda yıkar.
Sen mesut ol yeter ki !
Ben olmasam ne çıkar ?
Dedim ; burası AGORA MEYHANESİ,
Burası kan tüküren mesut insanların dünyası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder